Erhan Usta: “Türkiye, yüz yıl önce nasıl bağımsızlık mücadelesi verdiyse, bugün itibariyle ekonomi alanında da bağımsızlık mücadelesi veriyor…
İYİ Parti Kümelenme Başkan Yardımcısı Erhan Usta, 12. Kalkınma Planı’nın görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu’nda; “Türkiye’de istişareyi hakim kılmamız lazım. Türkiye maalesef bu yönetim tarzıyla ilerleyemez. Gösterdiklerimizle yarın, ertesi gün, hatta bugün bile arayabilecek durumda olabiliriz. Türkiye bu borçların silinmesini istiyorsa” Sürdürülmesi için Türkiye bir şey yapacaksa istişareyi hakim kılmalı, sağduyuyla işler yürür.” Bunu yapmamız gerekiyor. Türkiye’nin yüz yıl önce bu ülkeyi kuranlar gibi idealist ekiplere ihtiyacı var. Türkiye, yüz yıl önce nasıl bağımsızlık mücadelesi veriyorsa, bugün itibariyle de bağımsızlık mücadelesi veriyor. ekonomi“Kendi alanında bağımsızlık için çabalamak için harekete geçmesi gerekiyor” dedi.
On İkinci Kalkınma Planı görüşmeleri bugün TBMM’de devam ediyor. Planda 2023 hedeflerinin 2053’e ertelendiğini belirten İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, şunları söyledi:
“2023’TE İLK 10 EKONOMİDE OLACAĞIZ, BUGÜN 2023’TE TÜRKİYE 19’UNCU EKONOMİ OLACAK”
“AK Parti 2011 yılında üç seçim dönemi için 2023 hedeflemiş, bu 2023 stratejisini ve 2023 hedeflerini revize ederek toplumla buluşturmuş, topluma sunmuş ve bu şekilde 11 seçime girmiş, 11 seçimde de başarılı olmuştur. 2023 geldi, şimdi 2053 var. AK Parti’nin 2023 için bize sunduğu en tartışmalı hedeflerden biri Türkiye’yi 2023’te ilk 10 ekonomi arasına yerleştirmekti. 2023, bugün Türkiye 2023’te 19’uncu ekonomi olacak. 1993’te Türkiye zaten 18’inci ekonomi oldu, şimdi bu 10’uncu ekonomi olma hedefine ne oldu? 2023 için konulan ve sürekli tekrarlanan bu hedef erteleniyor. Önümüzde bu belgede 2053’e kadar Türkiye otuz yıllık hedeflerini geriye doğru itiyor bunun açık bir kanıtı olarak bu stratejiyi de bu şekilde görmemiz gerekiyor.
Türkiye’yi gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırdığımızda azalma eğilimi var. AK Parti hükümetlerinin yirmi bir yıllık döneminde bu eğilim değişti mi? Ne yazık ki değiştirilemedi. 1990’lı yıllarda gelişmekte olan ülkelerin milli gelirinde yüzde 5’lik bir payımız varken, bugün geldiğimiz noktada bu oran yüzde 2,1’e düştü. Kişi başına düşen gelirimiz daha önce gelişmekte olan ülkelerin 3,5-4 katı iken şimdi 1,7 katına düştü; Trend böyle devam ederse muhtemelen yakında bunların altına düşeceğiz.
“Nereyle karşılaştırırsanız karşılaştırın, TÜRKİYE AŞAĞIYA GİDİYOR VE BUNU NET GÖRMEMİZ GEREKİYOR”
Nereye benzetirseniz karşılaştırın Türkiye yokuş aşağı gidiyor ve bunu net bir şekilde görmemiz gerekiyor. Son yirmi yılda savaş ve iç savaşla boğuşan 7 ülke; Afganistan, Orta Afrika, Haiti, Libya, Pakistan, Sudan, Ukrayna; Bu ülkelerle karşılaştırıyorum. 2003 yılında bunun yaklaşık 1,5 katı kadar milli gelirimiz vardı, şu anda 1,2 katına düştü, düşüş trendi maalesef devam ediyor. AK Parti hükümetleri döneminde dünyanın en kötü performans gösteren, iç savaşın ve bölünmenin eşiğindeki ülkeleri ile karşılaştırıldığında bile bir düşüş eğilimi var, bunu net olarak görmemiz gerekiyor.
1982-2002 döneminde gelişmekte olan ülkeler yıllık ortalama yüzde 3,68 büyürken, Türkiye yüzde 4,02, yani onlardan 0,3 puan daha fazla büyüdü. 2000 yılı sonrasında gelişmekte olan ülkelerin sermaye akımları önemli ölçüde artmış ve gelişmekte olan ülkelerde bir büyüme performansı ortaya çıkmıştır. AK Parti’nin iktidarda olduğu 21 yıllık dönemde gelişmekte olan ülkeler ortalama büyümelerini yüzde 5,25’e, Türkiye ise ortalama büyümelerini yüzde 5,36’ya çıkardı. Daha önce gelişmekte olan ülkelerle yıllık ortalama 0,3 fark varken şimdi bu fark 0,1’e düştü. Dolayısıyla büyüme anlamında performansımızın zayıf olduğunu buradan görmek mümkün.
“BU KADAR KAYNAK KULLANILIRSA TÜRKİYE’NİN EN AZ YÜZDE 8-10 BÜYÜMESİ GEREKİRDİ”
AK Parti döneminde yıllık ortalama cari açığımız yüzde 0,6’dan yüzde 4’e çıktı. Elde ettiğimiz büyüme yüzde 5,36. Yani geçtiğimiz yirmi bir yılda kendi kaynaklarıyla büyüyen, sonraki yirmi bir yılda ise dış kaynak alarak büyüyen bir Türkiye. Nasıl dış kaynak kullanıyorsunuz? Ya borcunuz artar ya da fabrikalarınızı özelleştirirsiniz, bankalarınızı satarsınız, yerlerinizi satarsınız. Elde ettiğiniz kaynaklarla yapabileceğiniz büyümenin tamamı budur. Bu kadar kaynağı kullanarak Türkiye’nin en az yüzde 8-10 oranında büyümesi gerekirdi. AK Parti’den önceki yirmi bir yılda toplam cari açık 25,3 milyar dolar iken, yirmi bir yılda cari açık 25 milyar dolardı; AK Parti’nin yirmi bir yıllık toplam cari açığı 654,2 milyar dolar; 26 kez. Cari açığı 26 kat artırıyorsunuz, yurt dışı tasarrufları kullanıyorsunuz ama maalesef hiçbir şey yapmıyorsunuz.
Türkiye’de işsizlik oranı 80’li yıllarda yüzde 7 civarındaydı, AK Parti iktidarı geldiğinde işsizlik oranı yüzde 9,8’di. AK Parti’nin Türkiye’yi iyi yönettiği dönemlerde bu işsizlik oranı düştü ama şu anda yüzde 10,3. İşsizlik oranı var, hem önceki döneme hem de önceki dönemlere göre çok daha yüksek ve işsizlik eğilimi yukarı doğru gidiyor, bunların düşürülmesi gerekiyor. Elbette bu iktidarların enflasyon konusunda en çok yaptığı şey bahane üretmektir. ‘Rusya-Ukrayna savaşı var, salgın var.’ Pandemi, adı gibi tüm dünyayı kapsayan bir şey ama sanki sadece Türkiye’yi vurmuş, Rusya-Ukrayna savaşı sadece Türkiye’yi etkilemiş, başka hiçbir ülkeyi etkilememiş gibi bahaneler üretiliyor. Ancak pandemi bize çok önemli avantajlar da sundu; Lojistik avantajımız var, pazara yakınlık avantajımız var, bunların hiçbiri kullanılamıyor, enerji bağımlısı bir ülke olduğumuz için elektrik fiyatları ciddi oranda düştü. Bunlar kullanılamadı, şimdi enflasyon getirip bunu kendilerine mal ediyorlar.
“TÜRKİYE’Yİ ARJANTİN İLE KARŞILAŞTIRMAYI DÜŞÜNÜYORUZ, TEŞEKKÜR EDERİZ, ARJANTİN İLE DAHA İYİ KIYASLANIRIZ”
2002 yılında enflasyonumuz yüzde 29,7, gelişmekte olan ülke enflasyonu ise yüzde 6,7 idi. Yani bu hükümet geldiğinde enflasyonumuz gelişmekte olan ülke enflasyonunun biraz üzerindeydi ama şimdi geldiğimiz noktada özellikle 2018 sonrasında gelişmekte olan ülkelerden kopmuş enflasyonumuzda hızlı bir artış var. Enflasyon oranları bizim gibi yüzde 65 ya da 85’e çıkmıyor mu? Son noktada gelişmekte olan ülkelerin enflasyonu yüzde 8,6 olarak tahmin ediliyor, bizimki neden yüzde 65? Sadece Türkiye 2002 ile 2023 arasında yüzde 29 ila 30 arasında enflasyon oranı yakaladı ve enflasyonu yüzde 5 ila 6’ya düşürdü. Ancak bugün geldiğimiz noktada enflasyon o kadar kötüleşti ki yüzde 65’lere ulaştı; Buna inanıyorsanız TÜİK rakamı. Türkiye’yi Arjantin’le karşılaştırmayı uygun görürsek, Allah’a şükür Arjantin’den daha iyiyiz çünkü Arjantin ‘temerrüt’ haline geldi ve borçlarını ödeyemiyor, artık ‘temerrüt’ değiliz.
Türkiye’nin 2023’teki en iddialı hedefi kişi başına düşen gelirin 25 bin dolardı. Milli gelir revizyonundan sonra bunun 29 bin dolar olması gerekiyor çünkü TÜİK bu rakamı artırdı. 2023’te 10’uncu ekonomi olacaktık, 19’uncu olduk, geriye gittik; Artık bunu 2053’e ertelediler. Dolayısıyla 2023 hedeflerinde ciddi bir başarısızlık var. Kamu dengelerinden bakın fiyat dengesi bozuldu, gelir dağılımı bozuldu, ödemeler dengesi bozuldu, büyüme yaptılar, bunların hepsini bozdular, bütçe dengesi de bozuldu. 2018 yılında bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 2 oldu. ‘Yüzde 2’de tutacağız’ dedi. Şu anda bize sundukları orta vadeli programda ‘2023’te yüzde 6,4 olacak’ diyorlar. ‘2024’te de yüzde 6,4 devam edecek’ diyorlar. Yani milli gelir oranında o kadar ciddi bir bozulma var ki, söylediklerinin ya da hedeflediklerinin üç katından fazla.
“ÇİFTÇİNİN SIRTINA BİNDİNİZ, İŞÇİNİN SIRTINA BİNDİNİZ, SONRA BÜYÜDÜNÜZ, BİRİNİ ZENGİN YAPTINIZ”
Bu dönemde ciddi ekonomik hatalar yapıldı. Temel yanılgının başlangıcı 2018’dir. İkincisi, Eylül 2021’de ekonomik temellerden koparak, ‘Faiz sebeptir, enflasyon sonuçtur; ‘Kural var’ deyip politika faizini düşürmekle başlayan bir makro politika hatası vardı. Mehmet Şimşek tüm bunları ‘akıl dışı politikalar’ olarak nitelendirdi. Her yeri yıktılar, yok ettikleri şeylerden biri de milli gelirin gelir cinsinden dağılımıdır. İşçilere güvenerek büyüme sağladınız, bazılarını zengin ettiniz. Artık planda ‘Tarım bizim için öncelikli branşlardan biri’ diyor. Bugün çiftçi mağdur, buğday üreticisi buğdayını geçen yıla göre daha düşük fiyata sattı, ayçiçeği üreticisi aynı, arpa üreticisi aynı. Onlara ikramiye ve destek vermemiz gerekiyor. Bu kadar çiftçi mağdur olurken siz nasıl bu kadar bütçeyle Türk milletinin huzuruna çıkabiliyorsunuz? 2006’da 0,6 olan ya da yasaya göre 1 olması gereken ‘beşte 1’de tutacağım’ ya da ‘aşağıya çekeceğim’ diyor. Bu çiftçinin çığlığıdır. Çiftçilerin sırtına bindiniz, işçilerin sırtına bindiniz, sonra büyüdünüz ve birini zengin ettiniz.
Bütçe arttığına göre paranın gittiği yer faizdir. Tarımsal transferlerin faiz ödemelerine oranı 2006 yılında yüzde 10 civarındaydı. 2016 yılında bu oran yüzde 23’e çıkarılmışken bugün yüzde 7,3’e düştü. Bütçe ciddi bir faiz kıskacı altında. Ben bu bütçeye ‘kıskaç bütçesi’ diyorum. Bütçe ciddi bir faiz yükü altındadır. AK Parti hükümetleri bir programı devraldı, o programı yürüttü, çalıştırdı ve en başarılı oldukları alan bütçe açıklarını azaltmak oldu. Verginin ne kadarı faize gidiyordu, orantılı olarak azaltıldı, bütçe açıkları azaltıldı ama son dönemlerde o kadar hızlı bir bozulma oldu ki Türkiye eskisinden daha kötü bir noktaya doğru gidiyor. 2018 yılında faiz ödemeleri için bütçeden ayırdığımız kaynak 74 milyar liraydı, beş yılda faiz ödemeleri bugün 74 milyar liradan 1 trilyon 254 milyar liraya çıktı. 2026’da 2 trilyon 295 milyar lira olacak. Tabii faize bu kadar para ayırdığınızda işçiye, emekliye para veremezsiniz. Bugün emekliler ağlıyor, bu ülkede nisan ayından bu yana 7 bin 500 lira maaşına zam yapılmayan milyonlarca emekli var. Bundan sonra ‘faiz lobisi’ diye başkalarını suçlayacak ve bu parayı faizle ödeyeceksiniz.
“TÜRKİYE’NİN YÜZ YIL ÖNCE BU ÜLKEMİZİ KURANLAR GİBİ İDEALİST EKİPLERE İHTİYACI VAR”
Türkiye’de istişareyi hakim kılmamız lazım. Maalesef Türkiye bu yönetim tarzıyla ilerleyemez. Gösterdiklerimizle yarını veya bugünden sonraki günü arayacak duruma gelebiliriz. Türkiye bu borçların devamını istiyorsa, bir şeyler yapmak istiyorsa istişareyi hakim kılmalı; Ortak akılla bir şeyler yapmamız gerekiyor. Türkiye’nin yüz yıl önce bu ülkeyi kuranlar gibi idealist ekiplere ihtiyacı var. Türkiye, yüz yıl önce nasıl bağımsızlık mücadelesi verdiyse, şimdi de ekonomi alanında bağımsızlık mücadelesi için harekete geçmelidir.”